BASINA VE KAMUOYUNA
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 10 Aralık 1948’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 217 A (III) sayılı kararıyla kabul edilmiştir. Bu bağlamda 10 Aralık günü tüm dünyada Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanmaktadır.
II. Dünya Savaşı sırasında yaşanan çatışmalar ve kullanılan zalimane yöntemler, insanlık vicdanını derinden yaralamıştır. BM’de taraf ülkeler tarafından imzalanan İnsan hakları evrensel bildirgesi, insan hak ve özgürlüklerini güvence altına alarak insanlığı yok eden savaşlara son verme düşüncesinin bir yansımasıdır.
Bir ülkenin demokratikliği ve çağdaşlığı, insan haklarına olan bağlılığı ile ölçülür. Dünya’nın geldiği noktada insan hakları, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, uluslararası metinler ve anlaşmalarla koruma altına alınmıştır. Anlaşmanın tüm taraf ülkeler açısından bağlayıcı olması, insanların temel hak ve özgürlüklerinin geniş bir konsensüs ile tüm Dünya’da etkili bir şekilde tanınmasının yolunu açacaktır.
Tüm insan hakları sözleşmelerinin amacı, devletlerin iç hukuklarında ve uygulamalarında insan haklarına uygun davranılmasını sağlayarak insan haklarına, etkin bir şekilde işlerlik kazandırmaktır.
İnsan hakları konusunda en önemli hususlardan biri de insan hakları sözleşmelerinin, devletlerin birbirine olan yükümlülüklerini değil devletlerin bireylere karşı yükümlülüklerini belirlemesidir.
Hukuk ve insan hakları kurumu, demokratik hukuk devletlerinde, insanların temel hak ve özgürlüklerinin en önemli koruyucusudur.
İnsan haklarının uluslararası düzeyde korunması aynı zamanda uluslararası güvencelere de bağlanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve benzeri kuruluşlar, hak ihlallerinin tayini ve tespiti noktasında ihdas edilmiş yaptırım gücü olan kurumlardır. Temel insan haklarının demokratik hukuk devleti kurallarına uygun kullanılıp kullanılmadığı, devletlerin insan haklarına olan yaklaşımları, bu kurumlar tarafından da denetlenmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargılamalarında, adil yargılanma koşullarına ve demokratik hukuk devleti kurallarına uygunluğu denetlemektedir. Devletlerin bu uluslararası kurallara uyması zorunlu kılınmıştır. Bu kurumun kararlarına uyulmamasının çok ağır yaptırım ve koşulları bulunmaktadır. Bunun yanında T.C. Anayasası’nın 90. Maddesine göre; usulüne uygun yürürlüğe girmiş uluslararası antlaşmalar kanun hükmündedir ve Anayasa’ya aykırılıkları iddia edilemez. Hem uluslararası hem de iç hukuk normları birlikte ele alındığında anlaşılacaktır ki AİHM kararları mümzi Devletler açısından duraksamaya yer bırakmayacak bir şekilde bağlayıcıdır. Bu açıdan Devletlerin, yargı kararlarına keyfi sebeplerle uymaması gibi bir durum kabul edilemez.
Bilindiği üzere yakın tarihte, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) cezaevindeki eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş'ın Özgürlük Hakkı’nın ve Serbest Seçim Hakkı’nın ihlal edildiği gerekçesiyle serbest bırakılmasına dair karar vermiştir. Anılan karara uyulmamasının büyük yaptırımlara sebebiyet vereceği ortadadır. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bağlı olduğu Avrupa Konseyi’ne üye bir devlettir. Anılan karara uyulmamasının Avrupa Konseyi’nden çıkarılma sonucunu dahi doğurabilecek yaptırımlara sebep olabileceği unutulmamalıdır.
90’lı yıllarda, özellikle Bölgemizde yaşanan hak ihlalleri ile ilgili başlatılan yargılamaların, özellikle Kulp ve Lice olaylarına bağlı davaların zamanaşımı, düşme, beraat vb. gerekçelerle sonlandırılması, cezasızlık politikasını akla getirdiği gibi iş bu beraat kararları insanlık vicdanını yaralar niteliktedir. Faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması ve sorumluların cezalandırılması noktasında toplum nezdinde oluşan umut ışığı, yargılanan sanıkların cezasız kalması ile sönmüştür. En temel insan haklarından olan yaşam hakkına yönelik yapılmış ihlallerin sorumlularının, gecikmeksizin adalet önünde hesap vermesi gerektiği hususunun özellikle altını çizmek istiyoruz.
Yargı kurumları içinde kümelenmiş ideolojik saplantıları olan, FETÖ ve benzeri oluşumların, toplum vicdanında açtığı yaralar, halen varlığını devam ettirmektedir. Haklarında adil bir yargılama yapılmadan mahkûmiyet kararlarının verildiği AHİM kararlarına da yansıyan 28 Şubat sürecinde mağdur olmuş vatandaşlara yeniden yargılama yolunun açılmaması ve yine Hüdapar yöneticilerine yönelik verilen mahkumiyet kararının Yargıtay tarafından onanması bunun birebir yansımalarıdır.
Bilim insanları ve akademisyenlere yönelik ihraç kararları, haklarında yürütülen yargı süreçlerindeki katı ve statükocu yaklaşımlar hukuka ve adalete olan güveni ciddi bir şekilde sarsmakta, aynı zamanda fikir ve düşünce özgürlüğü alanında elde edilmiş kazanımlardan geriye dönüşe yol açmaktadır. Türkiye’de yargı sistemi; ideolojik, siyasi her türlü baskı ve etkiden uzak olmalıdır. Temel hak ve hürriyetleri koruyup kollayan, tek gayesi ülkede adaleti tesis etmek yargının asli görevi olduğu unutulmamalıdır. Bu bağlamda; kişi hürriyetine yönelik yapılan ve etkisi halen devam eden ihlallerin sonlandırılması gerektiğini açıkça vurguluyoruz.
Hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi yönündeki çalışmalar ve yasal düzenlemeler, göstermelik olarak değil hak ve özgürlüklerin tüm insanların ihtiyacı ve demokrasinin bir gereği olduğu için yapılmalıdır. Bu açıdan özgürlük–güvenlik ikilemi yaratılarak mevcut hak ve özgürlüklerden asla taviz verilmemelidir.
Bu kapsamda hak ve özgürlük alanını genişleten, insan hakları ihlallerine karşı temel bir güvence olan, çoğulcu, yeni ve demokratik bir anayasa ihtiyacı önem arz etmektedir. Hak ihlalleri konusunda uluslararası temel belgeleri ve ölçütleri esas alan yasal düzenlemeler derhal hayata geçirilmelidir.
Batman Barosu İnsan Hakları Merkezi olarak, 3 yıl önce işlenen karanlık bir cinayet neticesinde aramızdan ayrılan insan hakları aktivisti, dostumuz, meslektaşımız Av. Tahir ELÇİ’yi saygı ve minnetle anıyoruz. Yargı makamlarına, bu karanlık olayın aydınlatılması için etkili bir soruşturma yürütmeye ve sorumluların derhal adalet önüne çıkarılmasına yönelik çağrımızı yineliyoruz.
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü vesilesiyle yaşam hakkının ihlal edilmediği, insan ve insan onuruna saygının egemen olduğu bir ülke ve dünya dileğiyle şehrimizde ve bölgemizde yaşanan insan hakları ihlallerinin takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygıyla bildiririz.
BATMAN BAROSU İNSAN HAKLARI MERKEZİ