Değerli Basın Mensupları;
8 Mart Dünya Kadınlar Günü için toplanmış bulunuyoruz.
163 yıl önce, 1857 yılında, ABD'nin New York kentinde bir tekstil fabrikasında çalışan kadınların, eşit işe eşit ücret ve günde 8 saat çalışma ve doğum izni talepleriyle eşitlik mücadelesini başlattıkları ve hakları uğruna can verdikleri gündür.
Atölyede çıkan yangında 129 kadın yanarak öldü. Ama bu olay tarihin derinliklerine gömüldü.
16 Aralık 1977'de BM Genel Kurulunda 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak kutlanmasına karar verildi. Öneri oy birliğiyle kabul edildi. Böylece 8 Mart kadınların mücadele ve dayanışmasının vurgulandığı gün oldu.
8 Mart; kadınlara karşı ayrımcılığın, kadına yönelik şiddetin, her gün sayıları artan kadın cinayetlerinin, eşitlik talebinin ve tüm kadın sorunlarının bir kez daha dile getirildiği, dünyada kadınların yüzyıllardır yürüttüğü eşitlik ve özgürleşme mücadelesinin anıldığı,eşit yaşam hakkı ve özgürlük mücadelesinin sembolü haline geldi.
8 Mart, tüm platformlarda kadınların anıldığı ve kadın sorunlarına çözüm önerilerinin tartışıldığı, kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın kaldırılması ve kadına yönelik şiddete son verilmesi istemlerinin; en yoğun olarak dile getirildiği gündür.
Ancak, halen dünyada olduğu gibi ülkemizde de her üç kadından biri şiddetin değişik biçimlerine maruz kalmaya devam etmektedir. Hem evinde, hem kamusal alanda şiddet mağduru olmaktan kurtulamadığı gibi her gün gazetelerin üçüncü sayfalarında cinayet, taciz, tecavüz ya da şiddet suçunun kurbanı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kadına yönelik şiddet bütün dünyada en yaygın insan hakları ihlalleri arasındadır
Kadına yönelik ayrımcılık ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği sebebiyle kadınlara yönelik şiddet eylemleri utanç verici düzeye ulaşmıştır. 2018 yılında 440 kadın kardeşimiz ve 2019 yılında 474 kadın kadın kardeşimiz öldürüldü. Bu sayıyı bu haksızlığı bu acıyı görmezden gelmek mümkün değildir.
Türkiye tarafı olduğu, Kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi(CEDAW) ve Kadına Yönelik Şiddet ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi) gereğince toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı, yasalarda ve uygulamada kadın-erkek eşitliğini sağlamaya yönelik her türlü önlemi almayı taahhüt etmiştir.
Şiddete seyirci kalan şiddetin tarafı olur.
Bizler Kadın Hakları Merkezi olarak bu şiddet ve ayrımcılığa taraf olmamak adına, insanca ve eşitçe yaşama hakkını elde edeceğimiz güne kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.
Hiçbir kadın kendisine yapılan haksızlığa boyun eğmek zorunda değildir. Ve hiçbir kadın yalnız değildir.
Ailede, iş yerinde, sokakta kadına yönelik ekonomik, fiziksel, sözel, cinsel ve psikolojik şiddete son verilmesini; kadınların şiddete karşı korunmasını, yasal haklarını kullanmalarında karşılaştıkları engellerin kaldırılmasını, siyasette eşit olarak yer almasını istiyoruz.
Kadın kazanımlarını hukuken ortadan kaldıracak yasal düzenlemelere, kadınların haklarını gasp etmeye yönelik her türlü girişime, sistematik şekilde ekonomik olarak güçsüz bırakılan kadınların nafaka haklarının kısıtlanmasına, kadını eve ve aile içine hapseden, siyasetten, iş hayatından, sosyal hayattan uzak tutmaya çalışan eylem ve söylemlere, kadın katillerine ve tecavüzcülerine uygulanan “iyi hal” ve “haksız tahrik” indirimlerine, izin vermeyeceğiz.
Kadın ve erkeğin eşit temsil edildiği, iş hayatında istihdamın eşit sağlandığı bir Türkiye'de bizleri çok daha aydınlık günler beklemektedir. Dayanışmanın gücümüze güç kattığı inancıyla, kadın haklarının insan hakkı olduğu bilinciyle, mücadelemizde toplumun her bir ferdini yanımızda görmek dileğiyle, çalışmalarımıza; yılmadan-yorulmadan, gücümüze güç katarak devam edeceğimizi Batman Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak, kamuoyuna saygıyla duyururuz.
Batman Barosu Kadın Hakları Merkezi