EŞİTLİK VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNİ BÜYÜTMEYE DEVAM EDECEĞİZ!
Bundan tam yüz altmışaltı yıl önce, bir 8 Mart günü, New York'ta tekstil fabrikasında çalışan kadın işçiler; eşit işe eşit ücret, günde sekiz saat çalışma, doğum izni gibi insanca yaşama ve çalışma koşulları için bir eşitlik mücadelesi başlattılar. Çoğu kadın 129 kişi, bu haklı taleplerinin bedelini, atölyelerde çıkarılan yangınlarda boğularak veya yanarak canlarıyla ödedi. Bundan elli üç yıl sonra, kadının insan hakları için savaş veren bir başka kadın, Clara Zetkin, 8 Mart'ın Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmasını önererek, kadınların mücadelesini tarihin sayfalarına yazdırmıştır. Yine yaşadığımız yüzyılda Masha Amini’nin “hicap kurallarına uymadığı” gerekçesiyle göz altına alınıp, işkenceyle öldürülmesi dünyanın her yerinde kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesinde küresel bir dayanışmaya kök vermiştir. Bizlerin yıllardır dilimizden düşürmediği ‘Jin, Jiyan, Azadi’ sloganı 21. Yüzyılın kadın mücadelesinin sloganı haline gelmiştir.
Bizler de bu mücadelenin bir parçası olarak her 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde olduğu gibi, bugün de dünyanın dört bir yanından kadınlarla birlikte dayanışma içerisinde, haklarımız ve özgürlüğümüz için mücadeleyi örüyor, sesimizi yükseltiyoruz.
Dişimizle tırnağımızla kazandığımız haklar kâğıt üzerinde kalmasın diyoruz. Kadınların şiddetsiz ve sömürüsüz yaşama hakkı, güvenceli işlerde çalışma hakkı, eğitim hakkı, siyasal ve toplumsal hayatta söz sahibi olma hakkının ancak gerçek eşitlik ile mümkün olacağını hatırlatıyor kadına yönelik hiçbir şiddeti kabul etmiyoruz.
Bilindiği üzere 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli art arda meydana gelen büyük depremler sebebiyle hepimiz derinden sarsıldık. Başta bu büyük felakette yaşamını yitiren bütün vatandaşlara rahmet, yakınlarına sabır ve yaralılara acil şifalar diliyoruz. Her sene daha çok kadına ulaşmak ve daha çok sesimizi duyurmak için andığımız 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde bu sefer içimiz buruk. Depremin ilk gününden beri büyük bir özveriyle sürdürdüğümüz yardım dayanışmasına 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde de devam ediyor, bu vesileyle bu yılki 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde program ve etkinlik yapmak yerine, deprem bölgesindeki tüm kadınlarla dayanışma içerisinde olmayı daha değerli ve hayati buluyoruz. Kadınların göz ardı edilen tüm ihtiyaçlarını karşılamak için depremin ilk gününden beri sürdürdüğümüz bu mücadele 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde daha anlamlı bir hal almıştır.
Tüm krizlerde olduğu gibi, depremden sonra gerekli tedbirlerin alınmamasında dolayı, kadınlar aleyhine var olan eşitsizlik maalesef daha da derinleşmiştir. Kadınlar diğer tüm yaşamsal ihtiyaçlarının yanı sıra temel hijyen maddelerine ulaşmakta büyük sıkıntılar yaşamış, hatta bazı çevrelerce kadınların bu ihtiyaçlarının dile getirilmesi bile ayıplanmıştır. Kadınlar barınma, tuvalet, banyo sorunları ile baş başa bırakılmış; haneyle ilgili temel ihtiyaçların karşılanması, çocukların beslenmesi ve hastalanmasında yaşamı ile vermiş olduğu mücadeleye rağmen rol model olması yine kadınlardan beklenmiştir. Depremden sonra ortaya çıkan kaotik süreç kadınlar bakımından hem istismar, hem de şiddet riskini arttırmış, kadınları ve kız çocuklarını şiddete karşı daha savunmasız bir hale getirmiştir. Ailesini kaybeden ve deprem bölgesinde tek başına yaşamak zorunda kalan birçok kadın verdiği yaşam mücadelesi ve duyduğu derin acıya rağmen güvenlik sorunları ile uğraşmak zorunda bırakılmıştır. Deprem bölgesinde yaşayan mülteci ve bazı yağma şüphelilerine uygulanan ve insanlık onuruyla bağdaşmayan işkence ve kötü muamele boyutuna varan uygulamalardan yine en çok kadınlar zarar görmüştür. Bu anlamda devletin deprem mağduru kadınların güvenlik ve sağlık ihtiyaçlarını karşılamak için negatif ve pozitif yükümlülüklerine riayet etmesi her zamankinden daha hayati bir önem taşımaktadır.
Kadın cinayetlerinin her gün katlanarak küresel bir kriz haline gelmesi, kadınlar açısından en önemli ve hayati risk olmaya devam etmektedir. Yalnızca 2023 Şubat ayında 11 kadın cinayeti, 12 şüpheli kadın ölümü gerçekleşmiş, 2022 yılında ise bu sayı 579 kadın cinayetine ulaşmıştır. Bu istatistiksel durum dahi kadına karşı şiddetin toplumsal anlamda maalesef kanıksandığını göstermektedir. Kadınlar; sayıdan, siyah beyaz birer fotoğraftan, öldürüldükçe ismi gündem olan sosyal medya hashtaglerden ibaret değildir. Toplumun eşit bireyleri olan kadınların şiddetten korunması devletin ana görevlerinden olmasına rağmen, siyasi iktidar tarafından İstanbul Sözleşmesi’nin getirdiği koruma mekanizmalarından bir gecede vazgeçilmiş olması, kadınların şiddetin hedefi haline gelmesinin ana sebeplerinden birisidir. Bilinmelidir ki “Her kadın cinayeti, kadınların yaşam hakkına ve kötü muameleye uğramama hakkına yapılmış bir saldırıdır!”
Devletin, yaşam hakkının korunması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi kapsamında Anayasa, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi- CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi ile bağlı olduğu yükümlülükleri vardır.
Bu bağlamda;
6284 Sayılı Yasa, devlete “şiddet mağdurlarının korunması, koruyucu ve önleyici tedbirler alınması, mağdurun desteklenmesi ve şiddetle mücadelede etkin mekanizmalar oluşturulması” görevi yüklemektedir.
CEDAW, Türkiye’ye “kadınlar ile erkeklerin tüm ekonomik, sosyal, kültürel, medeni, siyasi haklardan eşit yararlanmalarını temin etme” sorumluluğu yüklemektedir.
Kadınların şiddete karşı koruma kalkanı olan İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin bir Cumhurbaşkanı Kararnamesiyle ile çekilmesi hukuka aykırıdır. İstanbul Sözleşmesi yürürlüktedir ve uygulanmaya devam edilmelidir. Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nde yer alan “kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak, eşitliği yaygınlaştırmak”la yükümlüdür. Sözleşme hükümlerini uygulamayan kamu görevlilerinin kanuna aykırı hareket etmiş olacağını ve bu yönüyle hukuk ve cezai sorumluluk altında olduklarını bir kez daha hatırlatmak isteriz.
Tüm baskı ve saldırılara rağmen kadın mücadelesi büyümeye devam ediyor. Diğer 8 martlarda olduğu gibi en güçlü sesimizle bir kez daha “bugün ben de varım, dün de vardım, yarın da var olacağım” diye haykırıyoruz. Kadınları yok sayan beden politikalarına, kadına yönelik şiddete, kadın cinayetlerine, kadınlara yönelik her türlü baskı ve ayrımcılığa, güvencesiz ve esnek çalışmaya karşı kadın dayanışmasının bir parçası olmaya, toplumsal cinsiyet eşitliğinin her alanda sağlanması için mücadeleye ve her yerde isyanımızı dile getirmeye devam edeceğiz!
Toplu taşıma araçlarında korkusuzca seyahat edebileceğimiz, gece saatlerinde bile özgürce sokaklarında dolaşabileceğimiz, her gün hunharca öldürülmeyeceğimiz güzel günler talebimizi yeniliyor, eşitlik ve özgürlük mücadelesini büyütmeye devam edeceğimize söz veriyoruz.
“Kadın cinayetleri politiktir” diyor, bir kez daha Medeni Kanun ve 6284 sayılı Yasa’ya dokunulmamasını, yasaların etkin bir şekilde uygulanmasını ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldıracak politikaların oluşturulmasını talep ediyoruz.
JİN JİYAN AZADİ
BATMAN BAROSU KADIN HAKLARI MERKEZİ