Mütemadi savaşların coğrafyası Ortadoğu’da, savaşın etkileri bu coğrafyadaki ülkelerin demokrasiye bakış açısını ciddi derecede sekteye uğratmış-uğratmaktadır. Demokratik düzen için hayati önem teşkil eden çoğulcu fikir, tüm farklılıkları barış içerisinde bir arada yaşanabilir kılmanın temel şartıdır. Düşüncenin dış dünyaya yansıtılması olarak da tanımlayabileceğimiz ifade özgürlüğü bu çoğulculuğun işlevsel aracıdır.
Afrin’e yönelik askeri müdahalenin başladığı 20.01.2018 tarihinden beri çeşitli sivil toplum kuruluşları tarafından savaşın bu coğrafyada yaratacağı fiziksel,sosyal ve psikolojik tahribata dikkat çekilmiştir. Bunlardan biri de Türk Tabipleri Birliğinin "Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur" başlıklı bildirisidir. Bu bildiriden sonra ilgili birlik öncelikle sosyal medya üzerinden ciddi anlamda eleştiriye tabi tutulmuş, akabinde başta Cumhurbaşkanımızın ve iktidar partisi üyelerinin sert eleştirilerine maruz kalmışlardır. 30.01.2018 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla TTB Merkez Konseyi'nden 11 doktor hakkında arama ve gözaltı kararı verilmiş ve bu kişiler gözaltına alınmışlardır. Yine sosyal medya üzerinden yaptıkları savaş karşıtlığına ilişkin paylaşımlarla aralarında gazetecilerin de olduğu birçok kişi tutuklanmaya varan soruşturma işlemlerine maruz kalmıştır.
Her şeyden önce soyut bir istemin dışında gerek ulusal gerek ise uluslar arası hukuk metinlerinde bir hak olarak düzenlenen “Barış İçerisinde Yaşama Hakkı” devletlere pozitif yükümlülükler getirmektedir. Nitekim 15.12.1978’de, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda oy birliği ile kabul edilen bildiride ; (&S230;) her insan ırk, din, dil, cinsiyet ayrımı gözetilmeksizin doğuştan barış içinde yaşama hakkına sahiptir” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yine Birleşmiş Milletler Şartı’nın 1.Maddesinde;”(…)barışın uğrayacağı tehditleri önlemek ve bunları boşa çıkarmak, saldırı ya da barışın başka yollarla bozulması eylemlerini bastırmak ¸üzere etkin ortak önlemler almak ve barışın bozulmasına yol açabilecek nitelikteki uluslararası uyuşmazlık veya durumların düzeltilmesini ya da çözümlenmesini barışçı yollarla, adalet ve uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak gerçekleştirmeyi(…)” taraf devletlere yüklemiştir.
Anayasa’nın 25. ve 26. Maddeleri ile İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 10. Maddesinde düzenlenen ve OHAL kapsamında bile kısıtlanamayan Düşünce ve İfade Özgürlüğü Hakkı’nın toplumda yansıtılma şekli farklılık arz edebilir. Kişinin ifade ettiği fikir toplumun çoğunluğu tarafından benimsenmeyebilir ve bu fikir belli bir kesimi ciddi derecede rahatsız edebilir. Ancak bu durum kişinin fikir ve düşünce açıklamasına müdahaleyi meşru kılmadığı gibi kişinin bu hakkını kullanması nedeniyle soruşturma ve kovuşturmaya maruz bırakılması hukuki açıdan ciddi sıkıntıları da beraberinde getirir. Nitekim AİHM’nin bu konuda verdiği karalarda, toplumun ciddi bir kesiminde rahatsızlık uyandıran söylemlerin de AİHS’in 10. maddesi yani ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu belirtmiştir.
Batman Barosu olarak, Afrin’e düzenlenen askeri müdahale dolayısıyla özetle savaşa karşı barış şiarıyla, fikir ve düşünce açıklamasında bulunan başta Türk Tabipler Birliği’nin yöneticileri ve gazeteciler olmak üzere bu süreçte gözaltına alınan veya tutuklanan kişilerin beyanlarının, ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilmesini ve Yargının politik tartışmalarda taraf olmaktan özellikle kaçınması gerektiğini kamuoyunun bilgisine saygıyla sunarız.
Batman Barosu Başkanlığı