BASINA VE KAMUOYUNA
Tarih: 5.04.2021 | Okunma Sayısı: 830

 

                                      BASINA VE KAMUOYUNA

 

‘’ Avukatlar tarih boyu köle kullanmadılar ama hiçbir zaman efendileri de olmadı! ‘’

 

         İnsanlık hikâyesi içinde sayısız zorlu zamanı barındırır. Bu zorlu zamanların son halkası da Koronavirüs (Covid-19) olarak bilinen bulaşıcı hastalığın, 1 yılı aşkın süredir gerek dünyada gerek ise ülkemizde insanların sağlığına çok ciddi tehdit oluşturması ve bu kapsamda dünya genelinde yüz binlerce insanın hayatını kaybetmesidir.

         Kuşkusuz ki salgın durumundan mesleki faaliyetlerimiz de birinci dereceden etkilenmiştir. Batman Barosu olarak da bu salgın dolayısıyla bir dizi önlemler aldık ve almaya devam ediyoruz. Salgın sebebiyle yapmayı planladığımız pek çok eğitim ve sosyal etkinlikleri erteleme kararı aldık. Bu yıl 5 Nisan Avukatlar Günü dolayısıyla yapmayı düşündüğümüz bir takım etkinlikleri de  bu kapsamda yapmama kararı aldık. Batman Barosu olarak, dileriz ki gerek ülkemizde gerek ise tüm dünyada bu salgının bir an önce bitmesini ve insanların normal yaşamlarına geri dönmesini temenni ediyoruz.

Bilinmelidir ki, savunma makamı olan avukatın olmadığı ya da avukatlık mesleğine yeterli derecede önem verilmediği, avukatlık mesleğinin bağımsız, güçlü ve etkili olmadığı sistemlerde hak, hukuk, adalet ve adil yargılanmadan söz edilemez. Bu nedenle; çağdaş hukuk düzenlemeleri, hayatımızı yakından etkileyen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ilkeleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında savunma ve dolayısıyla avukat önemli bir yer tutar. Tüm ilerleme ve yasal düzenlemelere rağmen, ne yazık ki evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde ve çağdaş hukuk devletine yaraşır düzeyde, hâkim-savcı-avukat eşitliğinin sağlandığı bir yargılama veya yargı sistemi kurulamadığından, avukatlar yargıda yeterince etkili olamamaktadır. Avukatın etkili olamadığı bir hukuk siteminin adalet üretmesi mümkün değildir.

Avukatlık mesleği yönünden geride bıraktığımız yıl birçok sıkıntıyla karşılaştığımız bir yıl oldu. Özellikle “çoklu baro sistemi” olarak da isimlendirilen ve “yasal” düzenleme ile baroya kayıtlı avukat sayısının 5 binden fazla olduğu barolarda en az 2 bin avukatın imzası ile yeni bir baro kurulabileceği düzenlemesi yürürlüğe konuldu. Bu yasal düzenlemenin hiçbir aşamasında baroların görüşünün alınmamasına tepki gösterdik. Bu kapsamda savunma makamının temsilcileri olarak Ankara’ya yürüdük. Yasal düzenlemenin bu yönüyle mesleğimizde kalıcı hasarlar bırakacağını, avukatlar arasında ideolojik bölünmelere sebebiyet vereceğini, haksız rekabetin önünün alınamayacak derecede artacağını, baroların siyasallaşacağını dolayısıyla hukukun üstünlüğü ilkesinden uzaklaşılacağını ısrarla belirttik.

Tüm bu süreçte savunma makamıyla istişareyi kabul edecek ve yasa teklifinin oluşturacağı sonuçları birlikte değerlendirebileceğimiz bir muhatap bulamadık. Karşılaştığımız tek muhatap kolluk görevlileri ve onların bizlere karşı engellemesi idi.  Bu ülkenin savunma makamının temsilcileri Ankara’nın girişinde etrafları bariyerlerle kapatılarak adeta gözaltına alındılar.

Mesleki anlamda son yıllarda karşılaştığımız bir diğer sorun da, Avukat-Hâkim-Savcı arasındaki dış görüntü itibariyle eşitsizlik, hâkim ve savcıların kamu gücüne dayanarak avukatlardan kendilerini soyutlamaları ve kendilerini kapılar arkasına kapatarak görüşme kabul etmemeleridir. Bu durumun adalete olan inancı zedelediğini ve maddi gerçekliğin ortaya çıkartılması için çalışan yargının üç kurucu unsuru arasındaki çalışma barışını yok ettiğini ilgili mercilere karşı defalarca dile getirdik.

Yine kolluk güçlerinin adaletin ve yargının asli unsuru olan Avukatları dışlayıcı tavır ve davranışları devam etmekte, avukatın dolayısı ile bağımsız savunmanın yargının bir kurucu unsuru olduğu gerçeği halen içselleştirilememektedir. Üzülerek müşahede etmekteyiz ki; son dönemlerde bağımsız savunmayı temsil eden avukatların Adliye dışına itilme çabası da bu içselleştirilememenin bir sonucudur. Özellikle Adliyelerde uygulanmaya başlanan “sınırlı alan” uygulaması ile Hâkim-Savcı Odalarının kapıları Avukatlara kapatılmaktadır. Bu sınırlı alan uygulamasından bir an önce vazgeçilmesi gerektiğini, bağımsız savunmayı temsil eden avukatların tıpkı Hâkim-Savcılar gibi kanun gereği yargının kurucu unsuru olduğu ve adliyelerin de bir parçası olduğu gerçeğini  hatırlatırız. Bu konudaki mücadelemizi de sonuna kadar devam ettireceğimizin altını çiziyoruz. 

Bilindiği üzere İnfaz Yasası’nda yapılan değişiklik ile denetimli serbestlikten yaralanma hakkı doğan veya Açık Ceza İnfaz Kurumu’na ayrılma hakkı doğanların bu hakları, adli komisyonun öznel değerlendirmesine bırakılmıştır. Bu kapsamda belirli suçlardan mahkûm olmuş kişilerin bu haklarından yararlanmaları engellenmektedir. Komisyonun öznel ve ideolojik görüşü adeta yasa maddesini yürürlükten kaldırmaktadır. Bu durum Anayasa’nın 10.maddesindeki “eşitlik” ilkesine açıkça aykırı olduğunu hatırlatarak, herkesin yasalar önündeki eşitliğinin, uygulamada da geçerli kılınması için çabalamaya devam edeceğimizi önemle belirtmek isteriz.

Son dönmelerde karşılaştığımız bir diğer sorun da, yargının bütünlüğü bozan ve normlar hiyerarşisine açıkça aykırılık teşkil eden bir kısım yerel mahkeme kararlarıdır. Normlar hiyerarşisi uyarınca ülkemizde Anayasa Yargısı tüm ulusal mahkemelerdeki yargılamaların üstündedir. Anayasada açıkça belirtildiği üzere Anayasa Mahkemesi tarafından verilen “ihlal” kararları tüm mahkemeleri bağlar. Aynı şekilde Anayasa’nın 90.maddesi uyarınca İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin verdiği “ihlal” karalarına ulusal mahkemelerin uyması ve gereğini yapmaları İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 46.maddesi uyarınca yasal bir zorunluluktur. Ancak gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin gerek ise Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ihlal kararlarına rağmen yerel mahkemeler kendi karalarında direnmekte ve söz konusu ihlali ortadan kaldırmak yerine ihlalin devamına sebep olmaktadır. Bu durum ülkedeki yargının bağımsızlık ve tarafsızlık karakterini ortadan kaldırmaktadır.

Avukatlar tarih boyunca icra ettikleri mesleklerinden dolayı şiddet fiilleriyle karşı karşıya kaldılar. Ne yazık ki bu şiddet birçok meslektaşımızı bizlerden kopardı. Son olarak İstanbul Barosu’nda kayıtlı meslektaşımız Av. Ersin ARSLAN gittiği haciz mahallinde borçlu tarafın silahlı saldırısı sonucu hayatını kaybetti. Defalarca tekrar ettiğimiz üzere, avukatlar bir olayın tarafı değildir. Bir alacak dosyasının alacaklısı veya borçlusu, bir ceza dosyasının sanığı veya mağduru değildir. Dosyanın hangi tarafında yer alırlarsa alsınlar sadece müvekkillerinin haklarının tam olarak hukuk düzeni içerisinde yerine getirilmesini ve dolayısıyla hakkın icrası için çaba sarf eden kamu görevlileridir. Özellikle bu kapsamda kamu makamlarının toplumda farkındalık oluşturmak amacıyla ciddi bir “kamu spotu” oluşturması ve bu konuda eğitimler düzenlemesi gerektiğini belirtmek isteriz.

Bizler yargının kurucusu olan Avukatlar olarak yüzlerce yıldan fazladır dayandığımız mirasın, hakkın ve hakikatin sözcüleri olarak karşılaştığımız bütün engellemelere, dışlamalara, şiddet eylemelerine, hedef göstermelere rağmen “bir hakikat arayışı olan insan yaşamındaki asli görevimizde bir an olsun tereddüt etmeden yürümeye devam edeceğimizi, meslektaşlarımız ve hakkını savunduğumuz bu toplumda bağlarımızı güçlendirmeye; din, dil, ırk, cinsiyet ve felsefi inancına bakmaksızın haksızlığa uğrayan herkesin yanında durmaya devam edeceğimizin altını çizmek isteriz.

İnsan yaşamından öte, tarihsel değerleri, mekanların yaşam hakkını korurken, kimden gelirse gelsin her türlü şiddet eylemini reddeden, bu yolda hedef haline getirildikten sonra 2015 yılının 28 Kasım’ında, “Ne taksir ne de kusur” dan kaynaklanmadığını bildiğimiz, Av. Tahir ELÇİ’ ye sıkılan “tek kurşun”un  acısını yüreğimizde taşıdığımızı belirtmek isteriz. Bu vesileyle hak mücadelesinde kaybettiğimiz tüm meslektaşlarımızı rahmet, minnet ve özlemle anıyoruz.

Savunma makamının temsilcileri olarak bizler;

Çoklu Baro Sistemi’nden vazgeçilerek mesleğimizi ideolojik aygıtlarca araçsallaştırılmaması için her ilde tek bir baronun bulunabileceğine ilişkin hükme geri dönülmesini,

Avukatların davanın tarafı olmadığı fikriyatına ilişkin farkındalık oluşturulmasını,

Silahların eşitliği ilkesine riayet edilmesini, ve bu bağlamda Avukatın adliye dışına itilme çabasından vazgeçilmesini,

Sorumlulukta olduğu gibi haklar yönünden de kamu görevlisi muamelesi görmek istediğimizi,

CMK ücretlerinin asgari ücret düzeyine çekilmesi ve CMK ücretleri ile Adli Yardım ücretlerini süresinde ödenmesini,

Hâkim ve Savcılarla iletişim konusunda önümüze çıkartılan engellerin kaldırılmasını,

Avukatlık mesleğinin niteliği için hukuk fakültelerindeki kontenjanların azaltılması ve üniversite tercihinde baraj puanın yükseltilmesini, 

Ve nihayetinde avukatlık mesleğinin siyasal alana çekilmesine karşı olduğumuzu belirtmek istiyoruz.

 

Tüm bu hususlar ışığında bağımsız yargı ve savunma ile demokratik hukuk devletine inanan ve savunan bir Baro olarak, savunma hakkına saygının sağlandığı, mesleğimizin onur ve saygınlığının korunduğu, adil ve demokratik bir toplum dileğiyle tüm meslektaşlarımızın 5 Nisan Avukatlar Gününü dayanışma duygusuyla tebrik ve takdir ediyoruz. 

 

                                                                BATMAN BAROSU BAŞKANLIĞI

 

23.11.2024
AV. ABDULHAMİT ÇAKAN
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.