BASINA VE KAMUOYUNA
İnsanlık tarihinin iki büyük savaşından sonra BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 10 Aralık 1948 yılında kabul edildi. İnsanlık için önemli bir kazanım olan bu bildirge münasebetiyle her yıl 10-17 Aralık tarihleri “İnsan Hakları Haftası” olarak kutlanmaktadır. Bildirge, insanın doğuştan kazandığı hakların dokunulmazlığını ve kutsallığını koruma altına aldığını belirtmekte olup taraf devletlere başta yaşam hakkı ve işkence yasağı olmak üzere insan hakları ihlallerine karşı önleyici bir duyarlılığa sahip olmayı bir yükümlülük düzenlemiştir. Evrensel Bildirge’nin başlangıç bölümünde insanlık ailesinin bütün üyeleri için eşit, bölünemez ve devredilmez hakların tanınmasının, dünyada özgürlüğün, adaletin ve barışın temeli olduğu, eğer hakları korunamıyor ise herkesin zulüm ve baskıya karşı son çare olarak direnme hakkına başvurmak zorunda kalabileceği belirtilmiştir.
Türkiye’nin 6 Nisan 1949 tarihinde imzaladığı ve yükümlüklerini kabul ettiği bu bildirgenin gereklerini yerine getirmekte istemsiz ve gönülsüz olduğuna müşahade etmekteyiz. Bölgede çatışmaların yaşanmaya devam ettiği; yaşam hakkına, işkence ve kötü muamele yasağına, toplanma ve gösteri hakkına yönelik müdahaleler, haksız gözaltı ve tutuklamalar, askeri operasyonlar nedeniyle meydana gelen ihlaller, kolluk güçlerinin olaylara geç müdahaleleri, düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, konut dokunulmazlığı ihlali, kadına ve çocuklara yönelik şiddet, ekonomik ve sosyal haklardaki kayıplar gibi pek çok konuda insan hakları ihlalleri artarak devam etmektedir.
Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin yaşadıkları insan hakları ihlallerinin araştırılması ve engellenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda cezaevlerinde bulunan kadın, çocuk ve hastalara İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi başta olmak üzere uluslararası sözleşmelerde korunan haklar kapsamında hukuka uygun insani olanaklar sağlanmalıdır. Bu vesileyle siyasetçi ve hukukçu meslektaşımız Aysel Tuğluk başta tüm hasta mahpuslar için tahliye sürecinin başlatılması gerektiğini belirtmek durumundayız.
İstanbul Sözleşmesi’nin tek taraflı feshi ile kadın mücadelesi kazanımlarının tasfiye edilmeye çalışıldığını görmekteyiz. Türkiye genelinde yaşanan kadının yaşamı ve vücut dokunulmazlığına yönelik saldırılar artarak devam etmektedir. Hükümete İstanbul Sözleşmesi’nde düzenlenen yükümlülüklerini hatırlatıyor ve gerekli tedbirleri almaya davet ediyoruz.
OHAL ile süreklileşen temel insan haklarının askıya alınması durumu, Anayasal güvence olan hukuki güvenlik ve belirlilik ilkeleri ile uyuşmayacak bir hukuki zemin kaymasına neden olmaktadır. Bunun sonucu olarak haklarında bir suç isnadı olmaksızın on binlerce kamu görevlisi, 2016 yılında yaşanan darbe girişiminden sonra çıkarılan KHK’lar ile işinden edilmiş ve adeta beyaz ölüme terk edilmiştir. Ne yazık ki OHAL sona erse de 375 Sayılı KHK ile haklarında bir suç isnadı bulunmayan yüzlerce kamu görevlisi 2021 yılında kamu görevinden çıkarılmıştır.
2016 yılından beri barışçıl toplantı ve gösteri özgürlüğünün kullanımı izin sistemi gerekçe gösterilerek ortadan kaldırılmıştır. Baromuzun basın açıklamalarının bile engellendiği bu ortamda hakikat ve adalet talebinde bulunan anneler basın açıklamalarını dernek merkezlerinde yapmak zorunda bırakılmakta, siyasi partilerin örgütlenme ve siyaset yapma hakları ellerinden alınmaktadır. Bu çerçevede Batman Valiliği’nin Anayasa ve yasalara aykırı yasaklamalara bir an önce son vermesini talep etmekteyiz.
Barış hakkının korunması bağlamında Hükümet’in Suriye iç savaşının sona erdirilmesinde ve Irak’ın iç istikrarının sağlanmasında, halkların kendi geleceğini belirleme ilkesine uygun olarak barışçıl politikalara yönelmesini ve bu ülkelerdeki askeri varlığını geri çekmesi gerektiğini belirtmek isteriz.
Her ne kadar bir meslek kuruluşu olarak belirtilse de Batman Barosu olarak Avukatlık Kanunu’ndan kaynaklı insan haklarını koruma ve geliştirme görevimizin bilinci ile mücadele etmekteyiz. Bir insan hakları örgütü olarak, Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl çözümünü savunuyor ve Tahir Elçi’nin söylediği gibi “Biz bu tarihi bölgede, birçok medeniyete beşiklik etmiş, ev sahipliği yapmış bu kadim bölgede, insanlığın bu ortak mekânında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz”.
İnsan haklarına dayalı bir sistemi geliştirmek için çok daha fazla çaba göstereceğimizi belirtiyor ve özgürlük temennileriyle hepinizin insan hakları gününü kutluyoruz.
Batman Barosu
Av. Sedat Özevin İnsan Hakları Merkezi