BASINA VE KAMUOYUNA
Tarih: 4.11.2014 | Okunma Sayısı: 1678


                                  BASINA VE KAMUOYUNA

İlimiz ve bölgemiz başta olmak üzere tüm ülkede  hemen hepimiz  yaklaşık 3 yıldır yanı başımızda yaşanmakta olan savaşlar sonucu  tarifi zor ve vicdanlarımızı kanatan insanlık ailesinin dramlarına tanıklık ediyoruz.Adeta insanlığın evrensel değerlerini  ayaklar altına alan Şengal  katliyamı  ve akabinde Kobane'ye yapılan saldırılar sonucu  her geçen gün ülke ve ilimiz sınırlarını geçerek  yaşama tutunmaya çalışan insan göçü ve beraberinde gelişen sosyal sorunlar hepimizin malumudur.Biliyoruz ki  kapitalizmin kar hırsı sonsuz bir emek sömürüsünü esas alarak  dün Soma  ve Ermenek'te emekçileri madenlerde katlederken ,Ortadoğu da dinler ve ırklar özerinden  bir savaşı da geliştirmekten tereddüt etmemiştir.Coğrafyamızda  geliştirilen bu savaşlar sonucu insanlığın temel sorunu haline getirilen göç ve ve kitlesel sığınmalar meselesi  gönlük yaşamımızın bir  parçası haline gelmiştir.

Öncelikle  şunu belirtmek isteriz ki Türkiye Cumhuriyeti mülteci kabul eden bir ülke değildir.Maalesef ülkemiz 1951 Cenevre Mülteci Sözleşmesine koymuş olduğu  ''Coğrafi Sınırlama ''çekincesi ile sadece Avrupa'dan gelen kişileri mülteci olarak kabul eden Monako ve Madagaskar gibi 3-5 ülkeden biridir.Oysa hepimiz biliyoruz ki Türkiye'ye asıl göç Ortadoğu ,Asya ve Afrika Ülkelerinden olabilmektedir.Ancak buralardan gelen kişiler  bu coğrafi sınırlama  çekincesi sebebi ile ülkemizde mülteci statüsü alamamaktadır.

Şu an için Türkiye'de  Avrupa'dan başvurusu olup,mülteci statüsü alabilmiş toplam  insan sayısı 40-50  kişiyi geçmemektedir.Geri kalan tüm insanların uluslar arası bir statüleri yoktur.Ancak durum böyle olsa da insanların Suriye'de başlayan ve Irak ile devam eden savaş süreçlerinden dolayı Türkiye sınırlarından  kitlesel  geçişleri  kendini bir zaruret olarak  göstermiştir.

İşte bu kitlesel acil sığınma talepleri ile  baş edebilmek için hükümet daha önce kitlesel  göçler ile ilgili bir yasal mevzuatı yokken ilk defa  4 nisan 2013 tarihinde çıkardığı 6458 sayılı yabancılar ve uluslar arası koruma kanununun 91 maddesi ile ''Geçici Koruma'' statüsü tanımlamıştır.Fakat bu kapsama giren kişilerin hak ve yükümlülükleri  ancak  10 gün önce yani 22 ekim 2014 günü  bakanlar kurulu kararı ile resmi gazetede yayımlanan Geçici Koruma Yönetmeliği ile düzenlenebilmiştir.Bu statünün uluslar arası bir koruma statüsü olmadığını dolayısı ile de mülteciler için tanımlanmış olan 5510 sayılı SSGSS kapsamında bulunan hükümlere tabi olmadığı için sağlık hizmetlerinden faydalanmalarının istenen düzeyde olmadığı  gerçeğini de belirtmek isteriz.Örneğin Acil sağlık hizmetleri ve kamu sağlığını tehlikeye sokan bulaşıcı hastalıklar dışında kalan sağlık hizmetlerinin geçici koruma altına alınmış yabancılar için sağlanması mutlak bir zorunluluk olarak tanımlanmamıştır.Ayrıca Acil ve temel sağlık hizmetleri dışında kalan sağlık hizmetleri için katkı payı alınabilineceği belirtilmiştir.Bu yönetmeliğin en büyük dezavantajı geçici olmasıdır.Bakanlar kurulu kararı ile bu statü istendiği anda geri alınıp insanların ülkelerine geri yollanması istenebilir.

Tüm uyarılarımıza rağmen hükümet bu yönetmeliği de çıkarırken  diğer yasa yapım süreçlerinde olduğu gibi  alanda çalışan tarafları dinlememiş ve bildiğini okumaya devam etmiştir.Yönetmeliğin içeriğine dair çok şey ifade edilebilir.Ancak bizim açımızdan anlaşılmaz olan hükümetin ısrarla neden  Ezidi insanlarını bu yönetmelik ile getirilen (kısmi ve yetersiz de olsa) haklardan mahrum bıraktığıdır.Bu ayrımcı yaklaşım neticesinde Ezidi insanlarımızın başta en temel  yaşam hakkı olan sağlık hizmetlerine ulaşımı engellenmiş olmaktadır. Bu güne kadar  bizler tarafından  sağlanmaya çalışılan sağlık hizmetlerinin  olası eksiklikleri neticesi gelişecek can kaybı ve kalıcı hasarlardan başta hükümet olmak özere yereldeki  sağlık hizmet sunucularının sorumlu olacağını da kamuoyu bilgisine sunmak isteriz.

Geçici  Koruma statüsü ile Mültecilerin sahip olduğu hakları sınırlamak gibi bir amaç güdülmemesi gerektiği ,Geçici korumanın ülkeye kitlesel  ve ani  sığınma zorunluluğunun  olduğu  durumlarda kullanılan geçici  bir yol olduğu bir çok evrensel belgede belirlenmiştir.Ancak yine biliniyor ki BMMYK(Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği)Yürütme Kurulunun 1981 yılında kabul ettiği ilke kararları mevcut olduğu halde bir çok yerde bu anlamda hak kayıpları olduğu da görülmektedir.

Her ne kadar kitlesel göçlerle sığınan insanlar için uygulanan geçici koruma kapsamı,mülteci  statüsünde bulunanlar gibi bir  sağlık hakkı tanımlamasa da bizler, hem iç hukuk hem de uluslar arası hukukta tanımlanmış haklar ve mesleğimizin evrensel ilkeleri ışığında tüm insanlara sağlık hizmetinin verilmesinin bir zorunluluk olduğuna inanıyoruz. Bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti anayasasının temel haklara  ilişkin hükümleri yalnızca vatandaş olanları değil,ülkemizde bulunan tüm insanları kapsamaktadır.Yine anayasanın 10. Maddesi,17.maddesi ve 56 maddeleri iç hukuk açısından aynı konulara vurgu yapmaktadır.Evrensel insan hakları bildirgesi başta olmak özere pek çok uluslar arası sözleşmede belirtildiği gibi yaşam hakkı tüm insanlar için temel bir haktır.Sağlık hakkı da yaşam hakkının temel bir bileşeni olduğu bilinen bir gerçektir.Bu bilgiler ışığında Ülkemize sığınmak zorunda kalmış tüm insanlara sağlık hizmeti başta olmak özere barınma,giyim ,gıda ve eğitim gibi tüm hakların sağlanması hükümetin temel bir görevi olup,asla  kısmen yapılacak bir hayır işi değildir.

Bizler Batman'da faaliyet yürüten meslek odaları,sendikalar ve insan hakları kurumları olarak hükümetten acil olarak tüm ülkede bulunan sığınmacı insanların kaldığı barınma merkezlerini sivil denetimlere açmasını,işlemleri adilane ve şeffaf yürütmesini,Ezidi insanlara uygulanan ayrımcılığa son vererek  hemen onları da Geçici Koruma yönetmeliği kapsamına almasını,kimliklendirme işlemleri için gerekli personel ve teknik altyapıyı artırmasını,ilimizde başta olmak üzere bir çok bölge illerinde bulunan savaş mağduru ve yurtlarını terk etmek zorunda kalmış insanlar için çaba sarf eden yerel yönetimleri ve sivil örgütlerin  çabalarına destek vermesini ve her türlü bürokratik engeli kaldırarak  tüm temel  insani yardımları yapmasını  acilen talep ediyoruz.Yine uluslar arası camiayı da bu büyük  göçün doğurduğu sorunların çözümüne katkı yapmaya bekliyoruz.                                                                                   

Batman Barosu                                                                                                                         

Batman Belediyesi  Sağlık Merkezi 

Batman Eczacılar Odası

Batman Tabip Odası

 İHD Batman Şubesi                                                                                                          

SES Batman  Şubesi                                                                             

Mazlum-Der Batman Şubesi

 

 

 

 

  
24.11.2024
AV. ABDULHAMİT ÇAKAN
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.