BASINA VE KAMUOYUNA
İlimiz ve bölgemiz başta olmak üzere tüm ülkede hemen hepimiz yaklaşık 3 yıldır yanı başımızda yaşanmakta olan savaşlar sonucu tarifi zor ve vicdanlarımızı kanatan insanlık ailesinin dramlarına tanıklık ediyoruz.Adeta insanlığın evrensel değerlerini ayaklar altına alan Şengal katliyamı ve akabinde Kobane'ye yapılan saldırılar sonucu her geçen gün ülke ve ilimiz sınırlarını geçerek yaşama tutunmaya çalışan insan göçü ve beraberinde gelişen sosyal sorunlar hepimizin malumudur.Biliyoruz ki kapitalizmin kar hırsı sonsuz bir emek sömürüsünü esas alarak dün Soma ve Ermenek'te emekçileri madenlerde katlederken ,Ortadoğu da dinler ve ırklar özerinden bir savaşı da geliştirmekten tereddüt etmemiştir.Coğrafyamızda geliştirilen bu savaşlar sonucu insanlığın temel sorunu haline getirilen göç ve ve kitlesel sığınmalar meselesi gönlük yaşamımızın bir parçası haline gelmiştir.
Öncelikle şunu belirtmek isteriz ki Türkiye Cumhuriyeti mülteci kabul eden bir ülke değildir.Maalesef ülkemiz 1951 Cenevre Mülteci Sözleşmesine koymuş olduğu ''Coğrafi Sınırlama ''çekincesi ile sadece Avrupa'dan gelen kişileri mülteci olarak kabul eden Monako ve Madagaskar gibi 3-5 ülkeden biridir.Oysa hepimiz biliyoruz ki Türkiye'ye asıl göç Ortadoğu ,Asya ve Afrika Ülkelerinden olabilmektedir.Ancak buralardan gelen kişiler bu coğrafi sınırlama çekincesi sebebi ile ülkemizde mülteci statüsü alamamaktadır.
Şu an için Türkiye'de Avrupa'dan başvurusu olup,mülteci statüsü alabilmiş toplam insan sayısı 40-50 kişiyi geçmemektedir.Geri kalan tüm insanların uluslar arası bir statüleri yoktur.Ancak durum böyle olsa da insanların Suriye'de başlayan ve Irak ile devam eden savaş süreçlerinden dolayı Türkiye sınırlarından kitlesel geçişleri kendini bir zaruret olarak göstermiştir.
İşte bu kitlesel acil sığınma talepleri ile baş edebilmek için hükümet daha önce kitlesel göçler ile ilgili bir yasal mevzuatı yokken ilk defa 4 nisan 2013 tarihinde çıkardığı 6458 sayılı yabancılar ve uluslar arası koruma kanununun 91 maddesi ile ''Geçici Koruma'' statüsü tanımlamıştır.Fakat bu kapsama giren kişilerin hak ve yükümlülükleri ancak 10 gün önce yani 22 ekim 2014 günü bakanlar kurulu kararı ile resmi gazetede yayımlanan Geçici Koruma Yönetmeliği ile düzenlenebilmiştir.Bu statünün uluslar arası bir koruma statüsü olmadığını dolayısı ile de mülteciler için tanımlanmış olan 5510 sayılı SSGSS kapsamında bulunan hükümlere tabi olmadığı için sağlık hizmetlerinden faydalanmalarının istenen düzeyde olmadığı gerçeğini de belirtmek isteriz.Örneğin Acil sağlık hizmetleri ve kamu sağlığını tehlikeye sokan bulaşıcı hastalıklar dışında kalan sağlık hizmetlerinin geçici koruma altına alınmış yabancılar için sağlanması mutlak bir zorunluluk olarak tanımlanmamıştır.Ayrıca Acil ve temel sağlık hizmetleri dışında kalan sağlık hizmetleri için katkı payı alınabilineceği belirtilmiştir.Bu yönetmeliğin en büyük dezavantajı geçici olmasıdır.Bakanlar kurulu kararı ile bu statü istendiği anda geri alınıp insanların ülkelerine geri yollanması istenebilir.
Tüm uyarılarımıza rağmen hükümet bu yönetmeliği de çıkarırken diğer yasa yapım süreçlerinde olduğu gibi alanda çalışan tarafları dinlememiş ve bildiğini okumaya devam etmiştir.Yönetmeliğin içeriğine dair çok şey ifade edilebilir.Ancak bizim açımızdan anlaşılmaz olan hükümetin ısrarla neden Ezidi insanlarını bu yönetmelik ile getirilen (kısmi ve yetersiz de olsa) haklardan mahrum bıraktığıdır.Bu ayrımcı yaklaşım neticesinde Ezidi insanlarımızın başta en temel yaşam hakkı olan sağlık hizmetlerine ulaşımı engellenmiş olmaktadır. Bu güne kadar bizler tarafından sağlanmaya çalışılan sağlık hizmetlerinin olası eksiklikleri neticesi gelişecek can kaybı ve kalıcı hasarlardan başta hükümet olmak özere yereldeki sağlık hizmet sunucularının sorumlu olacağını da kamuoyu bilgisine sunmak isteriz.
Geçici Koruma statüsü ile Mültecilerin sahip olduğu hakları sınırlamak gibi bir amaç güdülmemesi gerektiği ,Geçici korumanın ülkeye kitlesel ve ani sığınma zorunluluğunun olduğu durumlarda kullanılan geçici bir yol olduğu bir çok evrensel belgede belirlenmiştir.Ancak yine biliniyor ki BMMYK(Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği)Yürütme Kurulunun 1981 yılında kabul ettiği ilke kararları mevcut olduğu halde bir çok yerde bu anlamda hak kayıpları olduğu da görülmektedir.
Her ne kadar kitlesel göçlerle sığınan insanlar için uygulanan geçici koruma kapsamı,mülteci statüsünde bulunanlar gibi bir sağlık hakkı tanımlamasa da bizler, hem iç hukuk hem de uluslar arası hukukta tanımlanmış haklar ve mesleğimizin evrensel ilkeleri ışığında tüm insanlara sağlık hizmetinin verilmesinin bir zorunluluk olduğuna inanıyoruz. Bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti anayasasının temel haklara ilişkin hükümleri yalnızca vatandaş olanları değil,ülkemizde bulunan tüm insanları kapsamaktadır.Yine anayasanın 10. Maddesi,17.maddesi ve 56 maddeleri iç hukuk açısından aynı konulara vurgu yapmaktadır.Evrensel insan hakları bildirgesi başta olmak özere pek çok uluslar arası sözleşmede belirtildiği gibi yaşam hakkı tüm insanlar için temel bir haktır.Sağlık hakkı da yaşam hakkının temel bir bileşeni olduğu bilinen bir gerçektir.Bu bilgiler ışığında Ülkemize sığınmak zorunda kalmış tüm insanlara sağlık hizmeti başta olmak özere barınma,giyim ,gıda ve eğitim gibi tüm hakların sağlanması hükümetin temel bir görevi olup,asla kısmen yapılacak bir hayır işi değildir.
Bizler Batman'da faaliyet yürüten meslek odaları,sendikalar ve insan hakları kurumları olarak hükümetten acil olarak tüm ülkede bulunan sığınmacı insanların kaldığı barınma merkezlerini sivil denetimlere açmasını,işlemleri adilane ve şeffaf yürütmesini,Ezidi insanlara uygulanan ayrımcılığa son vererek hemen onları da Geçici Koruma yönetmeliği kapsamına almasını,kimliklendirme işlemleri için gerekli personel ve teknik altyapıyı artırmasını,ilimizde başta olmak üzere bir çok bölge illerinde bulunan savaş mağduru ve yurtlarını terk etmek zorunda kalmış insanlar için çaba sarf eden yerel yönetimleri ve sivil örgütlerin çabalarına destek vermesini ve her türlü bürokratik engeli kaldırarak tüm temel insani yardımları yapmasını acilen talep ediyoruz.Yine uluslar arası camiayı da bu büyük göçün doğurduğu sorunların çözümüne katkı yapmaya bekliyoruz.
Batman Barosu
Batman Belediyesi Sağlık Merkezi
Batman Eczacılar Odası
Batman Tabip Odası
İHD Batman Şubesi
SES Batman Şubesi
Mazlum-Der Batman Şubesi