BATMAN BAROSU KADIN KOMİSYONU
8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜNE İLİŞKİN BASIN AÇIKLAMASI
Değerli Basın Emekçileri;
8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde dokuma işçilerinin daha iyi çalışma koşulları talep edip greve başlayan ve fabrikada çıkan yangın sonucunda hayatını kaybeden 129 dokuma işçisi kadın, dünden bugüne kadın mücadelemizin sembolü haline gelmiştir. Maalesef toplumsal kabul seviyesine getirilmeye çalışılan, temelinde hiçbir şekilde cins eşitliğini barındırmayan ataerkillik, yaşamın her alanında kendini göstermektedir. Her coğrafyada yaşanan farklı kadın hikayelerine baktığımızda dahi ataerkil düzenin, çoğu zaman kadına yaşam hakkını tanımayacak derecede, kadın üzerinde tahakküm kurma hakkını kendinde bulduğu ve kadınlara ise bunu bir kader olarak algılatmaya çalıştığı aşikardır. Kadının kendine ait düşüncesiyle, bedeniyle, emeğiyle eşit bir birey olarak var olma çabası, tarih boyunca büyük mücadeleler gerektirmiştir.
Ülkelerin uluslar arası ve kendi iç yasal düzenlemeleriyle kadın sorununa ilişkin çalışmaları, sorunun temelini oluşturan nedenlerin göz ardı edilmesi sebebiyle çözüm yaratmaktan uzaktır. Kadın cinayeti, tecavüzü, tacizi, çocuk yaşta evlilik ve cinsel istismar olayı yaşanmayan tek bir gün olmayan toplumumuzda, bu mağduriyetlere sebep olanların halen iyi hal indirimlerinden ve cezasızlığı kapsayan birçok yasal düzenlemelerden faydalanabilmeleri, gerekli yasal çalışmaların yapılmadığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Batman Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak hem soruşturma hem de yargılama aşamasında takip ettiğimiz kadın cinayeti dosyaları, kadının yaşam hakkı başta olmak üzere diğer haklarının ihlalleri karşısında hukuk güvencesinin olmadığını göstermektedir. Kadının babası, eşi, ağabeyi veya erkek arkadaşı tarafından yaşam hakkı elinden alınma sebebini, kadın olarak erkeklerle eşit yaşam koşullarında yaşama isteği oluşturmaktadır. Nice kadının yaşamının son verilmesine, kadın cep telefonu kullanıyordu gibi öne sürülen basit sebepler bile yeterli olmaktadır. Ve ne yazık ki adli merciler önlerine gelen dosyanın kadının sırf kadın olmasından kaynaklı, katledildiğini göz ardı etmektedir. Oysa ki Türkiye’nin taraf olduğu CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi gibi uluslar arası sözleşmeler incelendiğinde kadın hakları konusunun titizlikle irdelendiği görülmektedir. Uluslar arası metinlerde yer alan bu hassasiyetin ulusal yargıda da pratiğe dökülmesi gerekmektedir.
Fiziksel, cinsel, psikolojik şiddet mağduru kadınların 6284 sayılı Ailenin korunmasına ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında hakkında tedbir kararı verilen kadınların bile yeteri kadar erkek şiddetinden korunamamaktadır. Ayrıca kadın sığınma evlerine yönlendirilen şiddet mağduru kadınların topluma kazandırılmasına yönelik çalışmalar yapılmamaktadır.
Kadınlar dünya nüfusunun yarısını oluşturmalarına rağmen, dünya gelirinden sadece %10 ve mülkiyetinde sadece %1’lik kısmından faydalanmaktadır. Kadının ekonomik özgürlüğünün tam anlamıyla bulunmadığından, kadın eve hapsedilmiş ve ev içi emeği sömürülmektedir. Emek dünyasında yer alan kadınlar ise kendisine biçilen toplumsal cinsiyet nedeniyle erkekler ile eşit muamele görememektedir.
Bilinmelidir ki, kadının hiçleştirilmeye çalışıldığı bir toplumda aslında hiçbir birey özgür değildir. Kadınlar olarak özgür ve eşit bir yaşamın inşa etme yolunda her alanda mücadelemize devam edeceğiz. Batman Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak tüm 8 Mart 1857 tarihinde hayatını kaybeden işçi kadınları saygıyla anıyor ve kadın hakları konusundaki mücadelenin dayanışmayla büyümesi gerektiğini tüm kamuoyuna saygıyla paylaşıyoruz.
Batman Barosu Kadın Hakları Komisyonu