BASINA ve KAMUOYUNA
18 Mart 2020
Hepimizin bildiği ve takip ettiği üzere, Dünyamız küresel ölçekte bir salgın hastalık tehdidi ile karşı karşıya kalmış, şimdiden binlerce insan yaşamını yitirmiş, yüz binlerce insanın yaşamını yitireceğinden endişe edilmektedir. Birçok kıtada baş gösteren bu salgın ile mücadele etmek üzere tüm dünyada olağanüstü tedbirler alınmaktadır. Covid-19 olarak bilinen ve ölümcül risklere yol açan bu virüsten hem korunmanın hem de yaygınlaşmasının önüne geçilmesinin yegane yolunun, hijyenik bir ortamda izolasyon olduğu da genel kabul gören bir gerçektir. Nitekim şimdilik alınan tüm tedbirlerin buna yönelik olduğunu hepimiz müşahede etmekteyiz.
Bu salgın ile mücadele kapsamında Ülkemizde alınan önlemlerin bir kısmı amaca uygun ise de, ağır risk grubu olarak tanımlanabilecek diğer bir kısım alanlarda alınan önlemlerin bu amaca hizmet etmediğini, alınan tedbirlerin yetersiz kaldığını kamuoyunun dikkatine çekmek isteriz.
Türkiye cezaevlerinde sayısı üç yüz bini bulan mahpuslar, bu risk grubunun başında gelmektedir. Mahpusların dış dünya ile tek iletişim yolu olan avukat ve yakınlarıyla görüş ve ziyaret haklarının kısıtlanması ile koruyucu ve önleyici tedbirlerin tam olarak sağlandığını söylemek güçtür. Bu, amaca uygun bir tedbir değildir. Dış dünya ile tek temas yolu olan bu hakkın ellerinden alınarak fiziksel sağlıkları kısmen sağlansa da, bu kısıtlamanın mahpuslar ve yakınlarını ruhsal açıdan bir yıkıma uğratma riskini de barındırmaktadır. Kaldı ki virüs sadece mahpus yakınları tarafından değil, infaz koruma personeli ve diğer güvenlik personeli tarafından da cezaevine taşınabilecektir.
Türkiye Cezaevlerinde koğuş ve hücre bazında kapasitelerinin çok üstünde mahpus tutulduğu, koğuşların ve ortak kullanım alanlarının havasız ve hijyenden yoksun olduğu; sıcak su, temizlik ürünleri ile diğer dezenfektanlara erişimin çok kısıtlı, kapsamlı bir sağlık hizmetine erişimin ise neredeyse imkansız olduğu bilinmektedir. Cezaevi Komisyonlarımızca hazırlanan raporlarlarda sıkça belirtildiği üzere birçok cezaevinde mahpusların bir sağlık kuruluşuna sevkleri bazen ayları bulduğu yönünde çokça tespitte bulunulmuştur. Cezaevlerinde binlerce hasta, yaşlı, kadın ve çocuğun bulunduğu göz önüne alındığında ne denli büyük bir risk ile karşı karşıya olduğumuz daha net anlaşılacaktır.
Cezaevleri boyutuyla bu salgın ile etkili mücadele etmek ve olası yaşamsal riskleri minimize etmek için çok acil ve kapsamlı tedbirler alınmalı, çözümler üretilmelidir. Bu kapsamda alınacak tedbir ve çözümlerin bir kısmı yasal düzenlemeler gerektirse bile, herhangi bir yasal düzenlemeyi gerektirmeyen çözümlerin bulunduğunu da kamuoyunun ve karar vericilerin dikkatine sunmak istiyoruz. Bu çerçevede;
• Tutuklama müessesesinin son yıllarda istismar edildiği ve istisna olarak düzenlenen tutuklu yargılamanın temel ilke haline geldiği, hukuk camiasının genel kabulüdür. Cezaevlerinde, düşünce ve ifade hürriyetlerini kullandıkları gerekçesi ile tutuklanan ve halen tutuklu bulunan azımsanmayacak sayıda siyasetçi, belediye başkanı, aydın, gazeteci, avukat, öğrenci bulunduğu; bunlardan bir kısmının yaş ve hastalık sebebiyle corona virüsünün ölümcül risk grubunda olduğu bir gerçektir.
• Tek tek isimlerini sayamayacağımız hasta, yaşlı, hamile veya çocuklu kadın tutuklular, acil bir çözüm bulunmaması halinde telafisi imkansız yaşamsal risklerle karşılaşacaktır.
• Tutuklamanın tedbir niteliği ve son yıllarda istismar edilen bu yönü de dikkate alınarak halen tutuklu bulunan mahpusların, tutuklu yargılanması ile sağlık ve yaşam hakkının çatıştığı bu koşullarda, sağlık ve yaşam hakkına üstünlük tanınarak tahliye edilmeleri; ev hapsi ve benzeri adli kontrol hükümlerinin yaygınlaştırılarak varsa tutuklamadan elde edilebilecek kamusal faydanın bu suretle temini elzemdir.
• Tutuklular ile ilgili bu çözüm ve tedbirin herhangi bir yasal düzenlemeyi gerektirmediğini, talep veya resen tutukluluk incelemesi ile bunun mümkün kılınabileceğini önemle vurgulamak isteriz.
• Risk grubunda bulunan yaşlı, hasta, kadın ve çocuk hükümlüler yönünden ise, Ceza infaz kanunundaki “infaza ara verme” ve “özel infaz usülleri” konusunda bir kısım değişiklikler yapılarak veya ek hükümler konularak acil çözümler bulunmalıdır. Uzun süreden beridir Türkiye’nin gündeminde olan infaz rejimindeki iyileştirme konusunda gecikmeksizin bir düzenleme yapılmalıdır. Bu düzenleme yapılıncaya kadar salgın hastalık süresince infaza ara verilmesi veya cezanın evde infazı gibi tedbirlere başvurulması ile hükümlülerin sağlığa erişim hakkının temini ve dolayısıyla yaşam hakkının korunmasının sağlanması gerekmektedir.
• Salgın ile mücadele kapsamında, mahpusların avukat ve yakınlarıyla açık ve kapalı görüşlerine getirilen kısıtlamanın yaratacağı olumsuz etkileri en aza indirmek için mahpusların yakınlarıyla haftada 10 dakika olarak uygulanan telefon görüşlerinin süresi uzatılmalıdır.
• Yine Ceza İnfaz kurumlarında çalışan tüm personellerin de salgına karşı genel sağlık durumlarının korunmasına yönelik tedbirler alınmalı, gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Adana Barosu
Adıyaman Barosu
Ağrı Barosu
Ankara Barosu
Artvin Barosu
Batman Barosu
Bursa Barosu
Bitlis Barosu
Bingöl Barosu
Bolu Barosu
Diyarbakır Barosu
Düzce Barosu
Hakkari Barosu
Hatay Barosu
Gaziantep Barosu
Gümüşhane-Bayburt Barosu
İstanbul Barosu
İzmir Barosu
Kocaeli Barosu
Manisa Barosu
Mardin Barosu
Mersin Barosu
Muş Barosu
Ordu Barosu
Osmaniye Barosu
Siirt Barosu
Şanlıurfa Barosu
Şırnak Barosu
Tekirdağ Barosu
Tunceli Barosu
Van Barosu
Yalova Barosu