DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GÜNÜNE İLİŞKİN BASIN AÇIKLAMASI
Tarih: 19.11.2018 | Okunma Sayısı: 1346

 

 

Basına ve Kamuoyuna;

 

                Çocuk hakları, kanunen veya ahlaki olarak dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu; eğitim, sağlık, yaşama, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel bir kavramdır.

                Çocukların erişkinlerden farklı fiziksel, fizyolojik, davranış ve psikolojik özellikleri olduğu, sürekli büyüme ve gelişme gösterdiği bilincinin yerleşmesi, çocukların bakımının bir toplum sorunu olduğu ve bilimsel yaklaşımlarla herkesin bu sorumluluğu yüklenmesi gerektiği düşüncesi, Cenevre Çocuk Hakları Bildirisi ile şekillenmiştir. Günümüzde çocuk hakları ile ilgili olan uluslararası belge 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen ve 193 ülke tarafından onaylanmış olan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmedir.  20 Kasım günü günümüzde Evrensel Çocuk Günü (Universal Children's Day) veya Çocuk Hakları Günü olarak kabul edilmiştir.

                BM Çocuk Hakları Komisyonu’na göre imzacı ülkeler arasında BM’ye rapor gönderen 43 ülkeden sadece 14’ü sözleşme ilkelerini iç hukuklarına uyarlamış, diğer ülkeler sözleşmeye uyum sağlamak için yeni ve benzer yasalar çıkarmış veya uyum sağlamak yerine çocukları kendi hakları konusunda bilinçlendirmeyi tercih etmişlerdir.

                Uluslararası Af Örgütü’nün verdiği bilgilere göre pornografi, şiddet ve yasa dışı faaliyetlerin çokça görüldüğü ülkelerde çocuk istismarı had safhalara ulaşmaktadır. İstatistikler dünya üzerinde 5-14 yaş grubu arasında 250 milyon çocuk işçi olduğunu söylerken 12-17 yaş grubundaki milyonlarca çocuğun okula devam edemediğini ortaya koymaktadır. Toplam 165 milyon yetimin bulunduğu rapor edilen dünyamızda BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF)’na göre her gün beş yaşın altında 22.000 çocuk önlenebilir sebeplerden dolayı hayatını kaybediyor.

                Çocuk Hakları Sözleşmesi ve akabinde kurulan BM Çocuk Hakları Komisyonu’nun tüm çalışmalarına rağmen, bugün çocuklar hâlâ toplumun istismara en açık ve savunmasız grubunu teşkil etmektedir.

                Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzalarken çocukların eğitim, ifade özgürlüğü, kendi kültürünü yaşatma ve kendi dilini özgürce kullanma haklarını içeren 17. , 29. ve 30. maddelerine koyduğu çekince ile çocuk haklarına ciddi anlamda sınırlılık getirdiği bilinmektedir. Bu alanda yıllardır çalışma yürüten sivil toplum örgütleri olarak  bizler  bu çekincelerin kaldırılması için çalışmalar yürütmekteyiz. Bilindiği gibi  demokratikleşme paketinde anadilde eğitim sadece özel okullara gitme şansı yakalayan çocuklara tanınmıştır,  özel eğitim şansı olmayan çocuklarımızın ayrımcılığa maruz kalması anlamına gelen  bu durumun tarafımızca kabul edilmesi mümkün değildir. Ülkemizin BM Çocuk Hakları sözleşmesine çekince koyduğu maddelerin çekinceler kaldırılarak onaylanması çocuklarımızın ilgili yasalarla daha fazla korunabilmesinin yolunu açacaktır. Bu durum doğrudan İnsan ve çocuk haklarının gelişmesine çok olumlu katkılar sunacaktır. 

Son yıllarda Ortadoğu başta olmak üzere Arakan’da, Filistin’de ve değişik coğrafyalarda dünyanın egemen güçlerinin yürütmüş olduğu savaşların en büyük mağduru çocuklar olmuştur. Ülkelerinden zorunlu göçe sürüklenen çocuklar; zorunlu mülteci, cinsel suçların mağduru, organ mafyalarının hedefi, dilenci, çocuk gelin dahil bir çok alanda mağdur olmuştur.

 

                Türkiye’de, BM Çocuk Hakları sözleşmesini 14 Ekim 1990 tarihinde imzaladığı sözleşmeyi 27 Ocak 1995'te Resmi Gazete'de yayımladıktan sonra yürürlüğe soktu. Sözleşmenin yürürlüğe girmesinin üstünden geçen 23 yıla rağmen Türkiye'de halen DÖRT YÜZ BİN’E YAKINI tarımda olmak üzere BİR MİLYONA yakın çocuk işçi VARDIR. Çocuk yaşta evlendirilen kız çocukları, savaş ve çatışma ortamında kaybedilen çocuklarımız, ülkelerindeki savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan ailelerin çocukları vardır. Görüldüğü üzere bütün çocuklarımıza yardım etmek ve çocuklarımızın haklarını yasal zeminde bir hak olarak tesis edilmesini sağlamak en önemli görevimiz olmalıdır.

                Geçtiğimiz yıllarda çocuklara yönelik cinsel suçlardan en akılda kalanların başında Ensar Vakfı ve Kaimder olayları vardır. Ensar Vakfı ve Kaimder’de eğitim gören çocuklara yönelik cinsel suçlar sonrasında açılan davalar, Anayasa Mahkemesi’nin TCK 103. Maddelesinin 1. Ve 2. Maddelerinde yapılan iptaller nedeniyle suçların cezalandırılması yönünde boşluğa sebep olmuştur. İlgili iptaller dolayısıyla oluşan boşluk nedeniyle çocuk yaşta evliliklerin önü açılmıştır. Bu ve benzer olumsuzluklar daha güzel bir dünya umutlarımızı ne yazık ki her geçen gün azaltmaktadır. 

Bu nedenlerle açıkça beyan etmek gerekir ki;

                Yasalar önünde sayıldığı gibi on sekiz yaşından küçük olan herkes çocuktur. Büyümüş de küçülmüş olsun olmasın, kocaman insan gibi görünsün görünmesin, artık ağabey, abla olsun olmasın, 18 yaşından küçük herkes çocuktur. 

                Çocuklar hayatta kalmalı, yasalarla korunmalı, özgürce yaşamalı ve gelişmelidir. Bunu sağlamak ise tüm devletlerin görevidir. Hükümetlerin bunun karşısında mazeretleri olmamalıdır.

Çocukları etkileyecek kararlar alınırken menfaatleri ön planda tutulmalıdır. Görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip her çocuk görüşlerini serbestçe ifade edebilmelidir.

Sözleşmeye taraf devletler çocukların her türlü menfaatini ön planda tutarak; ihmal, istismar ve şiddet karşısında gerekli tüm yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri almalıdırlar.

Çocuklar kendilerini savunabilecek yeterliliğe sahip olmayıp koruma ve kollama işini yetişkinler ve bu hakları yasalarla güvence altına alan devletler yapmalıdır.

                İster tek başına olsun isterse ana–babası veya herhangi bir başka kimse ile birlikte bulunsun, mülteci statüsü kazanmaya çalışan ya da uluslararası veya iç hukuk kural ve usulleri uyarınca mülteci sayılan bir çocuk, bulunduğu ülkedeki çocuklarla aynı haklara sahip olmalıdır.

                Taraf Devletler, her çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ve toplumsal gelişimini sağlayacak yeterli bir yaşam standardı sağlayacağını temin etmelidir.

Çocukların gelişiminde öncelikle sorumlu aileleri ya da vasileridir ancak devletler ailelere yardımcı olmak için gerekli önlemleri almalıdır.

Çocuklar dahil hiç kimse renklerine, cinsiyetlerine, tabiiyetleri ve inançlarına göre farklı muameleye tabi tutulmamalıdır.

Çocuklar kendi kültürlerinden, kendi inançlarından ve dillerinden yoksun bırakılmamalıdır.

 

Çocuklar ekonomik sömürüye, her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmaya karşı korunma hakkına sahiptirler.

Çocuk işçi olmaz.

Engelli çocuklar için özel bakım ve eğitim uygulanmalıdır.

Sosyal yardım ve koruma denildiğinde, ilk akla gelen çocuk olmalıdır.

Batman Barosu Çocuk Hakları Merkezi ; Her çocuğun hak sahibi, eşit, özgür,mutlu ve onurlu birer birey olarak yaşamda var olabilmeleri için çocukların yararına bütüncül bir dönüşümü sonuna kadar savunmaya devam edecektir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur. 20/11/2018

 

 

Batman Barosu Çocuk Hakları Merkezi

24.11.2024
AV. ABDULHAMİT ÇAKAN
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.