TUTUKLU VEKİLLERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI.
Tarih: 17.12.2013 | Okunma Sayısı: 2946

Basına ve Kamuoyuna

 

            Kamuoyunda yakından takip edildiği üzere, CHP Milletvekili Mustafa Balbay’ın başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesince, başvurucunun tutuklu bulunduğu sürenin makul süreyi aştığı, seçilme ve temsil hakkının ihlal edildiğine yönelik karar verilmişti.

 

            Söz konusu kararda, başvurucunun, tahliye edilmemesi nedeniyle milletvekili görevini fiilen yerine getiremediği, tutukluluk halinin devamına ilişkin kararlarla seçilme hakkının işlevsiz hale geldiği, yargılamanın tutuklu sürdürülmesinden beklenen kamu yararı ile başvurucunun seçilme ve milletvekili olarak siyasi faaliyetinde bulunma hakkı arasında ölçülü bir denge kurulmadığı gerekçelerine dayanılmıştı.

 

            Anayasa Mahkemesinin geniş yankı bulan özgürlükçü kararı, toplumda mahkemelere yönelik oluşan güvensizliği kısmen de olsa gideren adalet duygusunu tatmin edici bir etki yaratmış ve siyaset kurumunun nefes almasını sağlamıştı.

 

Anayasa Mahkemesince İhlal Olarak Nitelenen Gerekçeler İle Talepler Reddedilmiştir 

 

            Bu kararla uzun süredir tutuklu bulunan BDP milletvekillerinin ve tutukluluk süresi makul süreyi aşan siyasi/adli tüm tutukluların tahliyesinin yolunu açacağı beklentisi oluşmuş idi. Ancak ne yazık ki, BDP milletvekillerinin Anayasa Mahkemesinin kararında belirtilen gerekçelerle yapmış oldukları tahliye talebi tam da Anayasa Mahkemesinin kararında ihlal olarak nitelediği gerekçeyle reddedilmiştir. Tahliyesine karar verilen Mustafa Balbay ile tahliye talepleri reddedilen BDP’li vekillerin hukuki durumları arasında özünde hiçbir fark olmadığı gibi BDP’li vekiller hakkında verilmiş bir mahkûmiyet kararı bulunmamaktadır. Bu gerçeğe rağmen mahkemenin ret kararı vermesi Anayasal hakları peşinen ihlal ettiğinin kabulüdür.

 

Tahliye Taleplerinin Reddi Kişi Özgürlüğünü ve Temsil Hakkını Sınırlamıştır

 

            Tutuklu milletvekillerinin tahliye taleplerinin reddine dair kararlar, bir taraftan kişi özgürlüğünün haksız yere sınırlanması ile bireysel hakları diğer taraftan yüzbinlerce kişinin iradesinin mecliste temsilinin engellenmesi nedeniyle hukuksal ve siyasal sonuçları olacak dolayısıyla büyük emek ve çaba ile yürüyen barış sürecini olumsuz etkileyecek nitelikte kararlardır. Barış sürecinin başlamasından bugüne kadar hak ve özgürlüklerin kalıcı hale gelebilmesi ve idari/yargısal pratiklerin keyfilikten kurtulabilmesi için yasal/anayasal altyapısının oluşturulması gerektiği yönündeki tüm taleplerin haklılığı bu kararla bir kez daha ortaya çıkmıştır.

 

Yargı’nın Siyaset Kurumu Üzerindeki Vesayeti Devam Ediyor


           Anayasa Mahkemesinin tutuklama kurumunu gerek kişiler yönünden gerekse siyasal temsil açısından tartıştığı genel ve objektif nitelikteki kararına rağmen, “Yargı Vasatı” olan keyfi, soyut ve varsayımlara dayalı gerekçelere tutukluluk halinin devamı kararı ile yargının siyasete müdahale aracı olma gerçeği bir kez daha ortaya çıkmıştır.

 

          Mahkemelerin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin uzun tutukluluk süreleri nedeniyle Türkiye’yi mahkûm etmesi ve haksız tutuklamalar konusundaki direngen tutumu bugün maalesef Anayasa Mahkemesi kararlarında da devam etmiştir.

 

            Seçim barajı, hazine yardımı kısıtlaması, seçim yasakları gibi direkt veya dolaylı anayasal ve yasal sınırlamaları aşarak temsil görevi verilen milletvekillerinin milletin iradesine rağmen bu hak ve görevlerinden yargı eliyle alıkonmasının son tahlilde darbelerle meclisin görevinden alıkonmasından hiçbir farkı yoktur.

 

            Bu nedenle, tartışmaya konu yargılama ve tutuklamalara kaynaklık eden TMK’nın kaldırılması ve özgürlükten yana yargısal pratiklerin zeminini hazırlayacak yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması gerekmektedir.

 

 

                                                                                               Batman Barosu Başkanlığı

 

21.11.2024
AV. ABDULHAMİT ÇAKAN
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.